ANA SAYFA | CALDAN VIDEOLAR | Eskiden gunumuze cal | Ziyaretci Defteri | Onemli telefonlar | Sms sayfalari | Çal tarihi | Çal ilcesinin yetistirdigi unluler | Cal'dan fotograflar | Cal tarihi 2 | Uzum Hakkinda bilgiler | Bagcilik | Caldan fotograflar 2 | Sarap resimleri

CALLI HERYERDE. CAL ICIN BIRLIK OLMAKTA DAHA NE BEKLIYORUZ

Bagcilik

Bağlarda Kalite Arttırma Uygulamaları şu başlıklar altında toplanabilir;

1. Uygun terbiye şekli verme,
2. Yeterli ve dengeli yaz budaması yapma,
3. Bakım işlerini zamanında ve yeterli yapma,
4. Islah çalışmalarından yararlanma,
5. Bitki büyüme düzenleyicileri gerekli dozda ve oranda kullanma (GA3, Benziladenin, ABA, Ethrel vs.)


Çekirdeksiz Üzümde Gibberellin (GA3) Hormonunun Uygulanması
- GA3 hormonu, çekirdeksiz üzümde çekirdek kaynaklı gibberellin hormonunun bulunmaması sebebiyle salkım ve tanenin sofralık özelliklerini iyileştirmek amacıyla uygulanmaktadır. Hormon; taneleri irileştirirken, yola dayanıklılığı ve verimi de arttırabilmektedir.
- Hormon tanelerin hücre bölünme ve büyümelerini teşvik eder. Tanenin sapa, sapın salkıma bağlantı kuvvetini arttırarak tanelenmeyi azaltır, yola dayanıklılık sağlar.
- Salkımdaki tane iriliğini ve salkım iriliğini arttırır. Tanedeki şeker birikimi daha yavaş olduğundan üzümün yeme özelliğini arttırır. Üzüm tanelenmediğinden asma üzerinde daha uzun süre kalır.
- Ancak aşırı ve kontrolsüz uygulama sonucunda hormon bitki dokularında anormal irilik artışına ve hoş olmayan bir görüntü almasına sebep olur. Özellikle organik yetiştiricilikte bu tür uygulamalardan kaçınmalıdır.
- Yüksek dozlarda hormon uygulanmış olan taneler kurutmalık için uygun değildir. Hormonlan uygulanmış üzümler çok iri, kalın kabuklu ve içi boş görünümündedir. Hasadı da geciktirdiği yapılan denemelerde tespit edilmiştir. Bu nedenle GA3 sadece sofralık üzümlere verilmesi önerilir.
- Hormonun en uygun uygulanma zamanı tane gelişmesinin en hızlı olduğu devredir. Bu devre çiçeklenmeden sonra normal silkmenin tamamlandığı, salkımdaki tanelerin iriliğini aldığı devredir. Daha sonraki uygulamalarda yeterli tane iriliği sağlanamaz. Çiçeklenme ve öncesindeki uygulamalar tane tutumunu arttırır fakat çok sıkı salkım oluşumuna neden olur. Bu nedenle salkım gelişmesine göre uygun ve kısa sürede hormon uygulanması tamamlanmalıdır.

Bazı üzüm çeşitlerinde hasat zamanı salkımda döllenmiş iri taneli ve çekirdekli taneler yanında küçük-çekirdeksiz tanelerede rastlanır. Bunlara boncuk tane bu olayada boncuklanma (millerandage) denir.
Sebepleri şunlardır ;
1-Yağmur (yağmurlu havalarda fazlaca görülür)
2-Sıcaklık (düşük sıcaklıklarda fazla görülür)
3-Beslenme bozuklukları (hast.ve zar., bakım nok.,virüs has.,v.s.)
4-Genetik özellik
5-Tozlanma noksanlıkları
Boncuklanmayı azaltmak için yapılması gereken bazı işlemler şunlardır;
Uç almayı (çiçeklenmeden 7-10 gün önce) ve yaprak almayı zamanında yapmalıdır,
Bağlarda yeterli gübreleme ve ilaçlama yapmalıdır,
Boncuklanma özelliği az olan çeşitler tercih edilmelidir,
Yeterli tozlayıcı çeşit bulundurulmalı ve tozlamaya yardımcı olunmalıdır.

Asmanın 1 yıllık yaşamı boyunca aşağıdaki grafikte görülen morfolojik ve fizyolojik olaylar gerçekleşmektedir. Bu olaylar aylara göre incelendiğinde hangi ayda ne gibi bir işlem yapmak gerektiği veya yapacağımız bir uygulamanın asmanın o döneminde ne oranda etkili olabileceği görülmektedir. Örneğin sürgün büyümesinin neredeyse durduğu Temmuz sonundaki bir tepe alma uygulaması son derece gereksiz olur.

grafik.jpg

bag.gif

BAĞ ZARARLILARI

Maymuncuk

Maymuncuklar genellikle siyah veya koyu kahverenkli 5-15 mm boyunda böceklerdir. Vücutlarının üzeri yaldızla kaplı veya çizgilidir. Ağız parçaları kısa ve geniş hortum şeklindedir. Yurdumuzda bölgelere göre zaman zaman yoğun olarak bulunmakla beraber daha ziyade kumsal ve taban yerlerde tesis edilmiş olan bağlarda her yıl ve yer yer görülürler.
Maymuncuk erginleri ilkbaharda gözler uyanmağa başladığı zaman kışladıkları yerden çıkarak kabarmakta olan gözleri genç aşıları, filizleri daha sonraları yaprakları yemek suretiyle zarar yaparlar. Yoğunlukları fazla olduğunda gözlerin uç kısmından başlayarak taban kısmına kadar tamamen yediklerinden, zarar yaptığı omcalar yeşermezler.
Böyle bir bağa uzaktan bakıldığında don vurmuş bir bağ gibi, görünür. Maymuncuklar gözlerden başka olgun yapraklarda da beslenirler. Yaprakların kenarlarını yarım yuvarlak şekiller meydana getirecek şekilde, damar aralarını genişçe, muntazam sadece yaprak damarları kalacak şekilde yemek suretiyle de zararlı olurlar.Larvalar (kurtlar) omcaların kökleri ile beslenirler. Yoğun larva hücumuna uğrayan omcalar kurur veya cılız kalıp verimden düşer. Özellikle yeni kurulmuş bağlardaki zararları önemlidir.
Maymuncukların en ekonomik zararı baharda gözlerde meydana getirdikleri zarardır. Özellikle zararlı yoğunluğu fazla ise zarar gören omcalardan o yıl ürün almak mümkün olmaz.Maymuncuklar kışı ergin halde toprakta, omca kabukları altında, yere düşmüş yapraklar altında geçirirler. İlkbaharda gözler uyanmaya başlarken omcalara tırmanarak kabaran gözleri, daha sonraları yeni çıkan yaprakları yiyerek beslenirler. Gündüzleri omcaların dibinde, toprakta, omcanın yarık ve çatlaklarında, kabuk altında gizlenirler. Geceleri faaliyete geçerler. Yumurtalarını omcaların dibine veya toprak içerisine bırakırlar. 15-20 gün sonra yumurtalardan çıkan larvalar bitki kökleri ile beslenerek gelişirler. Toprak içerisinde yaptıkları odacıklarda pupa olurlar. Pupa dönemleri genel olarak 20-35 gün devam eder. Çıkan erginler asma yapraklarında beslenirler. Yılda 1-1,5 döl verirler.
Mücadelesi
Bağın içinde ve çevresinde zararlının kışlayabileceği barınak yerleri yok edilmeli, bağ otlu bırakılmamalıdır. Ayrıca zararlının omcaya yerden sürünerek tırmanması dolayısıyla, omcaların dallarına yapışkan bir macunun çepeçevre sürülmesi halinde gelen erginler, yakalanır ve bunlar kısa aralıklarla yapılan kontrollerde yok edilebilir.Erken ilkbaharda zararlının çıkması muhtemel olan zamanlarda bağlarda gözlemler yapılmalı, zararlının kendisi veya zararı görülür görülmez ilaçlamaya geçilmelidir. İlaçların uygulanmasında omcaların tümüyle ilaçlanmasına özen gösterilmesi, özellikle gözlerin ve kök boğazlarının da ilaçla kaplanmış olması gerekmektedir.

Bağ Salkım Güvesi

Salkım güvesi ergini küçük bir kelebektir. Kelebeğin kanat açıklığı 10-12 mm, boyu 6 mm kadardır.Ön kanatların zemini gri renkte, üzeri gri-mavi, kahverengi, kızılımsı sarı ve zeytin yeşili renklerle mozaik gibi süslüdür. Arka kanatlar ise gri renkte açık sarı, mavi parıltılıdır. Etrafı saçaklıdır. Yumurta mercimek şeklinde ve çok küçüktür. Larva yumurtadan yeni çıktığında yaklaşık 1 mm boyundadır. Olgun larva ise 9-10 mm boyundadır. Larvanın vücut rengi genellikle sarımsı yeşildir. Koyu renkli üzüm çeşitlerinde beslenen larvanın rengi mor renkte olabilir. Larvanın başı kahve renklidir. Larva her döneminde çok hareketlidir. Rahatsız edildiğinde salgıladığı ince bir iplikle kendini yere sarkıtır.

Pupa kahve renginde ve boyu 5-7 mm' dir. Beyaz bir kokon içinde bulunur. Salkım güvesi yurdumuz bağlarının tümünde yayılış göstermektedir. Salkım güvesinin 1. döl larvaları salkımın tomurcuk ve çiçekleri, 2. döl larvaları korukları 3. döl larvaları olgun taneleri delip içine girerek beslenir. Tomurcuk çiçek veya tanede beslenen larva oradan çıkıp hemen yanındakine girerek içinde beslenir. Bu şekilde birden fazla tanede beslenir. Bu arada beyaz renkli salgıladığı ipliklerle taneleri birbirine birleştirir. Olgun üzümde beslenme esnasında tanelerde sulanma başladığı için larva bir tane içinde uzun süre kalamaz ve daha fazla yer değiştirir. Bu arada larvanın girip çıkarken deldiği tanelerden akan şekerli su çürüklük meydana getiren mantarların çoğalması sonucu salkımda önemli derecede zarar meydana gelir. Salkım güvesi bu şekilde direkt olarak üründe meydana getirdiği zararla bağların en önemli ve en ekonomik öneme haiz zararlısıdır.
Ayrıca yaş üzüm ihracatında ambalajlamada sorun olarak karşımıza çıkar. Zarar görmüş üzümlerden yapılan şarapların da kalitesi düşük olur.
Salkım güvesi kışı omca kabuklarının altında ya da barınabileceği yerlerde pupa halinde geçirir. İlkbaharda uygun orantılı nem ve sıcaklıkta pupalardan kelebekler çıkar. Kelebekler gündüzleri omcanın iç kısımlarında hareketsiz dururlar. Akşamüstü güneş battıktan sonra sıcaklığın 10°C üstünde olduğu saatlerde uçuşmaya başlarlar. Uçuşlar gece yarısına kadar devam eder. Dişiler yumurtalarını baharda çiçek tomurcuklarına, çiçeklere ve çiçek saplarına bırakırlar. Bir dişi 60-70 yumurta bırakabilir. Yumurtalardan 8-10 gün sonra larva çıkar. Yeni çıkan larva bir süre dolaştıktan sonra çiçek kılıflarını delip tomurcuk veya çiçek kılıfı içine girer ve beslenir. Dört gömlek değiştirdikten sonra olgun larva salgıladığı iplikçiklerle bir kokon örer ve onun içinde pupa olur. 1. dölün yaşam süresi 35-40 gün kadardır. 2. döl larvaları korukta; 3. döl larvaları da asmanın olgun üzüm döneminde zararlı olurlar. Bu dönemlerde hava koşulları zararlının gelişme isteklerine daha uygun olduğundan bu döllerin gelişme süreleri daha kısadır. Salkım güvesi genellikle yurdumuzda 3 döl verir. Ancak hava koşulları zararlının isteklerine uygun olan bölgelerde ve yıllarda 4. bir döl daha meydana gelebilir.
Mücadelesi
Salkım güvesi larvalarının faaliyeti için sıcaklık ve orantılı nem bakımından omcaların iç ve alt kısımları daha uygun olduğu için salkım güvesi dişi kelebekleri yumurtalarını iç alt kısımlardaki salkımların üzerine bırakılır. Bu nedenle omcayı askıya almak, aralama ve uç almayı omcanın iç kısmını havadar tutacak şekilde yapmak, bağı otlu bırakmamak, kış temizliğine önem vermek zararlının faaliyetini azaltmak bakımından yararlıdır.Bugün için salkım güvesi ile en etkin mücadele yöntemi kimyasal mücadeledir. Kimyasal mücadelede en önemli husus ilaçlama zamanının iyi bilinmesidir. Bunun için de Tarım ve Köyişleri Bakanlığına bağlı kuruluşlarda çalışan Ziraat Mühendisleri ve Ziraat Teknisyenlerince, tahmin-uyarı yöntemi esaslarına göre yapılan incelemeler sonucunda saptanan ilaçlama tarihleri, çeşitli araçlarla üreticilerimize bildirilmektedir. İlaçlamalar için uyarı alındığında görevli elemanların önerdikleri ilaçları, verilen dozlarda kullanmalıdır. Uygulamalarda özellikle salkımların ilaçlanmasına özen gösterilmeli ve ilaçlama günün serin saatlerinde yapılmalıdır.

Unlu Bit

Ergin dişi oval ve yassı biçimde, 3.5 mm uzunluğunda, 2-2,5 mm genişliğindedir. Vücut rengi sarı veya sarımsı turuncudur. Ancak üzeri un görünümünde beyaz mumsu tabaka ile örtülü olduğu için beyaz renkte görünür.
Yumurta, uzunca oval şekilde ve sarı renktedir. Yumurtalar beyaz mumsu iplikçiklerden oluşmuş yığınlar arasında kümeler halinde bulunur. Bir kümede 150-200 adet yumurta vardır.
Larva açık sarı renklidir. Mumsu örtüleri yoktur. Unlu bit asmanın her tarafına yayılarak, yaprak sürgün salkım ve gövdede zarar yapar.
Bitkinin özsuyunu emerek omcanın zayıflamasına, üründen düşmesine ve sonunda kurumasına neden olur. Unlu bitin salgıladığı tatlımsı maddeler çürüklük yapan mantarların gelişmesine ortam sağlar. Böylece bitki organlarının üzerinde siyah renkli küfler oluşur. Bunlar solunuma ve bitkinin güneş ışığından yararlanarak besin maddesi üretmesine engel olarak bitkiyi zayıf düşürdüğü gibi meydana gelen ürün de kalitesiz olur.
Unlu bit kışı ergin, yumurta ve çeşitli larva dönemlerinde omcaların kabuk altında, yarık ve çatlaklar arasında, kök boğazına yakın yerlerde geçirir. Mayıs ayı sonunda kışlağı terk eden ergin ve larvalar, beslenmek üzere omcanın yeşil kısımlarına tırmanırlar. Yaz ortalarında, taneler sulanmaya başlayınca salkımlara geçiş başlar ve bu dönemde çoğalmaları da hızlanır. Yumurta bırakma süresi uzundur. Bu nedenle, her zaman ergin yumurta ve larva dönemlerine her zaman birlikte rastlamak mümkündür. Bir dişi 250-600 adet yumurta bırakabilir.
Unlu bit sıcak ve nemli yerleri seven bir zararlıdır. Bu nedenle ilkbaharda ve yaz mevsiminde orantılı nem yüksek olduğu zaman çoğalmakta, kurak geçen yıllarda zarar daha az olmaktadır. Bu nedenle unlu bitin zararı yıldan yıla değişmekte ve özellikle sık dikilmiş nemli ve gölgelik bağlarda daha fazla zarar yapmaktadır. Unlu bit yurdumuzda 2-6 döl vermektedir.
Mücadelesi
Çok su tutan taban arazide ve gölgelik yerlerde bağ tesis edilmemelidir. Zorunlu kalındığı taktirde omcalar seyrek dikilmeli ve sürgünler yükseltilmelidir.
Bulaşma görülen bağlarda omcaların yaprakları seyreltilmeli, salkımların havalanması temin edilmelidir. Ayrıca kışın budama yapılırken kabuklar soyulup yakılarak, zararlı yoğunluğunun azalması sağlanmalıdır.
Bağda unlu bite karşı kimyasal mücadele iki devrede yapılabilir. 1. devre omcanın gövdesinde kabuklarda ıslaklık görülmeye başladığı ve unlu bitin bitkinin yeşil kısımlarına doğru yürümeye başladığı devredir. Bu devrede koruklar tahminen nohut büyüklüğündedir. 2. devre unlu bitin yaprak ve salkımlara geçtiği tanelerin sulanmaya başladığı devredir.
Ancak 1. devrede zararlı birkaç omcada ve çok seyrek olarak rastlanmışsa sadece 2. devrede ilaçlama yapılmalıdır.
İlk devrede omcaların çoğunda, bulaşma saptanırsa ve ayrıca ihraç edilen çeşitlerde her iki devrede de ilaçlama yapmak zorunludur.
Her iki devrede de tarım teşkilatlarınca öğütlenen ilaçlar önerilen dozlarda yazlık yağ ile karıştırılarak kullanılmalıdır. Ancak yazlık yağların kükürt ile karışması halinde yakma yapabileceği göz önünde bulundurularak bağlarda kükürt kullanılması gereken durumlarda unlu bite karşı yapılan uygulamalarla kükürt uygulaması arasında en az 15- 20 gün zaman bulunmalıdır. Mecbur kalınırsa, ilaçlar yazlık yağ karıştırılmadan kullanılmalıdır.
İlaçlamalarda gövde, sürgün ve salkımların iyice ilaçlanmasına dikkat edilmeli ve ilaçlama kaplama şeklinde yapılmalıdır.

Bağ Uyuzu

Bağ yaprak uyuzunu meydana getiren zararlı, gözle görülemeyecek kadar küçük bir akardır. Akar kışı asmanın gözlerindeki tüyler arasında, kalın ve ince dalların çatlakları arasında ergin halde geçirir. İlk baharda taze yapraklara geçerek beslenmeye başlar. Yaprakları alt yüzünden emer. Emgi yaptığı yerlerde yaprak üst yüzüne doğru kabarcıklar meydana gelir. Kabarcıkların içinde beyaz renkli tüyler meydana gelir. Dişiler bu tüylerin arasına yumurtalarını bırakır. Yumurtalar açılınca çıkan yavrular da aynı erginler gibi beslenerek zararlı olurlar.
Bu akar türü yılda 7-8 döl vermektedir. Bu nedenle yapraklardaki belirtiler devamlı olarak görülür. Uygun giden havalarda bulaşmalar çok olduğu için yaprakların üstünde, çiçek tomurcuklarında ve çiçeklerde de beslenir ve ağır zararlar meydana gelir. Kabarcıkların içinde önceleri beyaz renkli olan tüyler zamanla kahverengi olurlar. Yeni bulaşmalarla meydana gelen kabarcıkların üzerindeki tüyler beyaz renklidir. Beslenme İlkbaharda gözler açılırken başlar, geç sonbahara kadar devam eder. Zarara uğrayan yapraklar özümleme işini tam olarak yapamazlar ve zararının yoğunluğu oranında ürün miktarı etkilenir.
Külleme hastalığı için kükürt kullanılıyorsa bu zararlının zararı pek hissedilmez. Çünkü kükürt bu zararlıyı da kontrol altında tutar. Ancak kükürt kullanılmayan bağlarda yapraklarda kabarcıklar görüldüğü zaman ilaçlama yapılmalıdır.

Bağ Filokserası

Filokseranın köklerde yaşayan formuna kök filokserası, yapraklarında yaşayan formuna yaprak filokserası denir.Kök filokserası yerli asmaların köklerinde, yaprak filokserası ise Amerikan asmalarının yapraklarında zarar yapar.
Kök filokserası oval veya armut şeklinde, sarımsı yeşil esmer, kırmızı kahverengine kadar değişen renklerdedir. Sırtında koyu renkli lekeler vardır. Ağız uzun bir emici hortum şeklindedir. Vücut uzunluğu 0,5-1,3 mm' dir.
Yaprak filokserası ise 1,5-1,7 mm, sarı renkli sırt kısmı lekesizdir. Emici hortumu daha kısadır.
Ayrıca filokseranın kanatlı ve kanatsız olan formları vardır. Filokseranın değişik formları tarafından 4 farklı tipte yumurta bırakır. Bunların bir kısmı küçük bir kısmı büyüktür. Bir kısmı döllenmiş bir kısmı döllenmemiş yumurtadır.
Yumurtalardan çıkan larvalar gözle görülmeyecek kadar küçüktür. Boyları 0,55 mm kadardır. Yeşilimsi sarı renklidir. Dört gömlek değiştirdikten sonra ergin olurlar.
Yurdumuzun tüm bağ yetiştiriciliği yapan yerlerinde yayılmıştır. Zaman zaman hissedilecek derecede zarar yapar. Kök filokserasının köklerde beslendiği yerlerde emgi sonucu meydana gelen şişkinlikler görülür. Bu şişkinliklerin çürüyüp dağılmaları ve bu şeklin devamlı tekrarı köklerin görev yapamaz hale gelmesine sebep olur.
Yaprak filokserası ise yeni açılan tomurcuklara girerek taze tomurcuk ve yaprakları sokup emer. Emgi noktalarında yaprak dokusu alt yüze doğru çıkıntılar yaparak şişkinlikler meydana gelir.
Filoksera ile bulaşık olan bağlarda zamanla sürgünlerde genel bir durgunluk, omcada zayıflık, yapraklarda küçülmeler, sararmalar görülür. Boğum araları daralır. Çubuklar odunlaşamadıklarından kışın soğuktan etkilenirler. Ayrıca salkımlarda tanelerin seyrekleştiği, normal şekerleme ve renklenmenin olmadığı görülür. Omcalar birkaç yıl içinde ağır bir durgunluk göstererek kururlar. Bu tip omcalar bağın içinde kümeler halindedir.
Kök filokserası, kışı nimf halinde omca köklerinde geçirir. İlkbaharda beslenerek ergin olurlar ve yeni dölleri vermeye başlarlar. Köklerde yumurtalar ve larvalar ana etrafında birlikte bulunurlar. Beslenen ve gelişen larvalar ergin olarak yaz süresince bir kökten diğerine ve toprak yarık ve çatlaklarına çıkarak diğer omcalara geçerler. Bunlara göçmen denir ve yeniden çoğalarak yeni bulaşmalara sebep olurlar. Bir yılda 4 veya daha fazla döl verirler.
Yaprak filokserası, kışı omca gövde ve dallarının kabukları arasında yumurta halinde geçirir. Havaların ısınması ve gözlerin uyanması ile birlikte yumurtalar açılır ve genç larvalar genç yapraklara giderek yaprakların alt yüzeylerinde şişkinlikler meydana getirirler. Yaz boyunca 6-7 döl verir.
Filokseranın omca kökünü emdiği kısımda omcanın gösterdiği reaksiyon ile bir mantar tabakası meydana gelir ve bu tabaka kökün iç kısımlarını çürümekten korur. Yerli asmalarda bu reaksiyon yavaş olduğundan mantar tabakası ya çok ince teşekkül eder veya hiç teşekkül etmez. Amerikan asmalarında bu tabaka çok kalın olmaktadır. Bu bakımdan %60'dan az kum ihtiva eden topraklarda bağ tesisinde toprağın tipine göre filokseraya dayanıklı, toprağın kireç oranına, üzerine aşılanacak asma çeşidine ve bölge koşullarına uyabilen anaçlar kullanılmalıdır. Filoksera ile mücadelede en etkili yöntem budur. Bundan başka şu hususlara da dikkat edilmelidir;
Filoksera'nın bulunduğu bölgelerde temiz bölgelere topraklı veya topraksız asma fidan ve çubukları nakledilmemelidir.
Kök filokserasının kimyasal mücadelesi yoktur. Yaprak filokserası için yapraklarda şişkinlikler görülür görülmez fidanlıklarda bulunan aşısız köklü Amerikan asma fidanları sökülerek yakılmalıdır. Filokseranın kontrolü ancak karantina önlemleri ve dayanıklı asma anaçlarının kullanılmasıyla mümkündür. Bu nedenle filokseraya dayanıklı anaçların üzerine yerli çeşitlerin aşılanmasıyla oluşmuş fidanlarla bağ tesis etmek, filokseradan korunmak için tek yöntemdir.

YENI UZUM CESİTLERİ
 
 
 
USLU (HÖNÜSÜ X SİYAH GEMRE)
1988 yılında tescil edilmiştir. Çok erkenci özelliği ile dikkat çeken sofralık bir çeşittir. Tane yapısı uzun-oval, 6-7 g Ağırlıkta, kabuk kırmızı renkli ve ince, eti gevrek, 2-3 çekirdeklidir. Salkımı ise orta büyüklükte (250-400gr) konik, seyrek ve orta dallıdır. Kuvvetli gelişen asmaları kısa ve karışık budamaya uygundur. Neferiye vermeye uygun olup bazen salkım seyreltmesi gerekli olur. Uslu çeşidi Akdeniz sahil kuşağında haziranın ikinci yarısından sonra hasat edildiği gibi bu tarih örtü altında 15- 20 gün erkene alınabilir.

YALOVA İNCİSİ (HÖNÜSÜ X SİYAH GEMRE)
1988 yılında tescil edilmiştir. Oldukça erkenci sofralık çeşitlerdendir. Tane yapısı oval-orta kalın kabuklu, beyaz renkli, orta irilikte(6-7gr,tane eti az sulu, 2-3 çekirdeklidir. Salkımları orta büyüklükte(250-300gr) konik ve orta sıkıdır. Salkım sapı sert ve kısadır. Kabuk iyi renk yapar. Akdeniz sahil kuşağında Haziran sonu-Temmuz başında hasat edilir. Örtü altında ise bu süre Haziran başına kadar çekilebilir. Orta ve uzun budanması gereken bir çeşit olup, fazla yüklü asmalarda seyreltme yapılmalıdır.

ERGİN ÇEKİRDEKSİZİ (BEYRUT HURMASI X PERLETTE)
1990 yılında tescil edilmiştir. Tane yuvarlak, beyaz,orta iri ( 3,5- 4 gr, 18x20 mm) orta kalın kabukludur. Tane eti az suludur. Çekirdeksiz (stenospermokarpik) yapıda taneleri vardır. Salkımlar orta veya büyük (400-600gr.) konik şekilli ve sıkıdır. Erkenci çeşitlerimizdendir. Asmaları kuvvetli gelişir, çok verimlidir. Karışık budamaya uygundur. Giberellik asit uygulaması ile taneler irileştirilebilir. Ancak salkım sıklığını azaltmak için çiçeklenme döneminde 10-15 ppm GA ile seyreltme yapılmalıdır.

YALOVA MİSKETİ(ROYAL X PERLE DE CSABA):
1988 yılında tescil edilmiştir Erkenci sofralık çeşitlerimizdendir. Tane iriliği orta, az sulu, misket kokulu, 2-3 çekirdekli, kabuk rengi mavi siyah renktedir. Ancak bu renk iç tarafa doğru sıkı tane yapısından dolayı açık kalmaktadır. Sap taneden zor ayrılır ve kabuk kalınlığı ortadır. Kuvvetli gelişen ve neferiye vermeye meyilli olan bir çeşittir. Salkımları küçük orta büklükte ve orta sıklıktadır.

YALOVA ÇEKİRDEKSİZİ (BEYRUT HURMASI X PERLETTE)
1998 yılında tescil edilmiştir. Tane oval, beyaz, orta irilikte (4-5 gr.) ve ince kabukludur. Tane eti az sulu ve gevrektir. Çekirdeksiz (stenospermokarpik) yapıda taneleri vardır. Salkım orta büyük(250-300 gr), konik ve orta sıkıdır. Erkenci bir çeşittir. Asmaları kuvvetli gelişir,orta verimlidir. Uzun budamaya uygundur. Hasat dönemine yakın tane ucunda bazen çatlama görülmektedir.

SAMANCI ÇEKİRDEKSİZİ ( BEYAZ ŞAM X PERLETTE)
Tane oval, iri ( 5-6 gr., 17 x 22 mm), beyaz ve ince kabukludur. Tane çok gevrek,az sulu ve serttir. Salkımlar orta büyük 250-350 gr), dallı, konik ve seyrektir. Erkenci bir çeşittir ve iyi bir renk yapar .Çok verimli ve çekirdeksiz bir çeşittir. Giberellik asit ile taneler oldukça irileştirilebilir (7-8gr, 20x 26 mm). Seyreltme uygulaması gerekmez ve kuru üzüm üretimine de uygundur. Tanelerin gevrekliği çok dikkati çeken bir özelliktir. Asmaları kuvvetli gelişir ve uzun budama gereklidir.

TRAKYA İLKEREN (ALFONS X PERLETTE)
1993 yılında tescil edilmiş olan çok erkenci sofralık çeşitlerdendir. Taneleri orta irilikte olup yaklaşık 4-5 gr gelir. Mavi-siyah renkli olup yuvarlak şekilli tane yapısına sahiptir. Salkımları 600-650 gr kadar gelebilir. Erkenci yetiştiricilik yapılacak bölgelere önerilir.

YALOVA ATA SARISI (BEYAZ ÇAVUŞ X CARDİNAL )
1988 yılında tescil edilmiştir. Orta mevsimde olgunlaşan sofralık çeşitlerdendir. Taneleri çok iri (10-12gr.) kabuk rengi beyaz, orta kalınlıkta, şeffaf ve damarlı yapıdadır. Tane eti az sulu, gevrek, 2-3 çekirdeklidir .Salkım orta veya büyük ( 400-500gr.) konik ve sıkıdır. Özellikle tanelerin iriliği sofralık değerini artıran bir unsurdur.

YALOVA BEYAZI (BEYAZ ÇAVUŞ X CARDİNAL)
1995 yılında tescil edilmiştir. Erkenci sofralık çeşitlerdendir. Salkım orta-büyük yapıdadır. Tane iri, yuvarlak şekilli, kabuk rengi yeşil-sarı, kabuk orta-kalın yapıda, tane eti renksiz, az sulu,kokusuz ve 1-3 çekirdeklidir. Sürgünleri orta kuvvette gelişme gösterir. Kısa ve karışık budamaya uygundur. Oldukça verimli bir çeşittir.

Enter supporting content here